Valentin Rosier’den Beşiktaş forması giydiği döneme dair çarpıcı açıklamalar

Beşiktaş taraftarının bir dönem adeta sevgilisi olmuş, daha sonrasında oyunuyla alakalı bir çok eleştiri almış, Beşiktaş ile şampiyonluk yaşadıktan sonra Galatasaray’dan da transfer teklifi alıp, bu teklifi reddedip Beşiktaş’ta kalan Fransız sağ bekten, Beşiktaş dönemine ait çarpıcı açıklamalar geldi. Valentin Rosier, Beşiktaş’ta yaşadığı şampiyonluktan, oynadığı dönemdeki futbolundan, Sergen Yalçın hakkındaki düşüncelerinden bahsederken, ayrılmadan önceki sportif direktör olan Samet Aybaba hakkında da çeşitli ifadelerde bulundu.
Rosier, kulüpteki iyi günlerini konuşurken, kırgınlıkları ve kızgınlıkları hakkında da konuştu. Histoires de Foot Podcast‘e açıklamalarda bulunan Rosier’in demeçleri şu şekilde:
“Beşiktaş’ın büyüklüğünü bilsem de imza atmadan önce biraz tereddütlerim vardı. Çünkü Türkiye’yi tanımıyordum. Transferimde istekli olan kulüp başkanıydı, dönemin teknik direktörü beni ilk başta istemedi. Bunu da geldikten 4–5 ay sonra öğrendim. O zamanki hocamız Türkiye’nin Zidane’ı gibiydi. Beşiktaş’taki ilk sezonum inanılmazdı. Lig şampiyonluğunu çok az farkla kazandık, sonrasında bir kupa finali vardı. Takımdakilerin çoğu neredeyse hiç uyumamıştı. Hızlıca bir idman yapıp çıkmıştık maça. O maçta gol de attım, kupayı aldık. Taraftarlarla yaptığımız o kutlamalar… Tarif edilemezdi.”
“Beşiktaş’ta son dönemdeki sportif direktör çok ciddiyetsizdi. Belki biraz ağır olacak ama gerçekten çok zayıftı. Önceki sportif direktörle çalışmak keyifliydi. Ama bu sonuncusu… Çıldırtıyordu insanı. Kontratımda kadro dışı bırakma maddesi yoktu. Haberi görünce inanamadım. Onana’yla sportif direktörün yanına gittik. Çok sinirliydim. Odasına girer girmez büyük bir kibirle ‘Ee, ne var?’ dedi. Bu tavır beni çileden çıkardı. ‘Sen adam değilsin, bu iş böyle yapılmaz’ dedim. Instagram’daki duyuruyu hemen kaldırmalarını söyledim. Kadro dışı kaldığımı Instagram’dan öğrenmem de ne demek? Davranışlarım ve futbolla alakalı gerekçeleri varmış. ‘Açık konuş, beni neden kovdun?’ dedim. Hiçbir şey söylemedi, sadece eliyle ‘Hadi hadi, çık dışarı’ işareti yaptı. Şaka gibi.”
“Sportif direktöre açıkça söyledim, ‘Ben bu odadan çıkmam! Beni bu şekilde kovamazsın. Ben Valentin Rosier’im, beni öyle kafana göre kovamazsın.’ dedim. Çünkü ortada hiçbir neden yokken bunu yapmaya çalışıyorlar. Dedim ki, ‘Bu kulüpte koca bir sezon boyunca hiçbir şey yapmayan oyuncular var. Eğer birini kovacaksan, onları kov. Ama beni böyle hiçbir açıklama yapmadan gönderemezsin.’ Sonra sesler yükseldi, ortam gerildi, bizi ayırdılar. Dışarı çıktım, sinirimden çöp kutusuna tekme attım, kırdım. Kulüpten dışarı çıktım. Ama olay şu: Bunlar gerçekten akılsızca davrandılar. Çünkü bir kulüp, profesyonel bir oyuncuyu bu şekilde keyfi olarak takımdan atamaz. Bize sözde bir mail attılar, ‘Yarın antrenmana gelmenize gerek yok’ dediler. Takımdan resmen uzaklaştırıldık. Artık takımla birlikte antrenman yapmamız yasaktı, ayrı çalışacaktık. Tekme attığım için buna ‘kötü davranış’ diyerek beni suçlamak istediler. Ama sonra biz avukatlarımızı devreye soktuk. Onlar da durumun yasal olarak hatalı olduğunu bildikleri için geri adım attılar ve bizi takıma tekrar dahil ettiler. Gerçi ben o sırada sakattım, idmana çıkmıyordum. Ama düşün mesela: Rachid Ghezzal, Aboubakar, Onana, Eric Bailly… Bunlar takımla ısınmaya çıkıyordu. Isınma biter bitmez kenara alınıyorlardı. Ne kadar sinsice bir tavır bu ya!”
“Beşiktaş’ta genelde Fransızca konuştuğumuz çok iyi bir grup vardı: Rachid Ghezzal, N’Koudou, Aboubakar, N’Sakala… Her şey gerçekten çok iyi gidiyordu. Mesela Abou adeta alev almış gibiydi. Ben de goller atıyordum. Rachid’in kaç asistle sezonu bitirdiğini bile bilmiyorum. Larin diye bir forvet vardı, ona topu on metre yükseklikten bile atsan gol atıyordu. Her şey sürekli yolunda gidiyordu.”
“Taraftarlar agresifliği seviyor. İlk büyük maçımda taç çizgisinde Ozan benle atışmıştı, ben de ona bir reaksiyon vermiştim. Maçtan sonra tüm internette bu an vardı. Çılgınlık derecesinde. O gece Instagram’da kaç takipçim oldu hatırlamıyorum bile. İnanılmazdı.”
“Bakın, dürüst olayım. Türkiye’de o atmosferleri yaşadıktan sonra, dünyada pek az şey seni korkutur. Gerçekten öyle. Orası… bambaşka bir seviye. Cidden.”
“Beşiktaş’la ilk yıl her şeyi kazandıktan sonra, Galatasaray bana çok daha iyi bir sözleşme sundu. Ben sadık bir adamım, o yüzden sadakati seçtim. Galatasaray’ın teknik direktörüne, ‘Siz büyük bir kulüpsünüz ve çok iyi bir hocasınız ama ben Beşiktaş’ta kalmak istiyorum.’ diye mesaj attım. Daha çok para kazanabileceğim bir teklife ‘hayır’ dedim, kalbimi dinledim. Ve sonrasında bana yapılan bu mu? Gerçekten akıl alır gibi değil.”
“Beşiktaş taraftarıyla ilişkim çok özeldi ama vedam hiç insanca olmadı, böyle bitmemeliydi.
Neresinden tutsan elinde kalıyor. Kim haklı kim haksız diyemiyorum. Herkes haksız. Olan bize oldu.