FUTBOL AHLAKSIZLARI

Türk futbol tarihinde çok rezil gece gördüm.
Çok saçma sapan hakem kararları, çok ilginç ve yanlı atama gördüm.
Ancak bu kadar rezil bir hakem, bu kadar futboldan uzak bir rakip, bu kadar saçma sapan bir oyun anlayışına neredeyse hiç şahit olmamıştım. Başakşehir gibi takımların bu ligi hak ettiğini düşünmüyorum. Tribünde seyircisi toplama! Sahada oyuncuları futbol oynatmamaya çabalayan bir takım bu ligi asla ve asla hak etmiyor ve yakışmıyor! Bunun lugatta ki en kibar karşılığı, FUTBOL AHLAKSIZLIĞI!
Şampiyon hoca, bu sefer taraftarı önünde sahadaydı. Ancak bu maçı sadece maç öncesi tüm tribünlerin hep bir ağızdan SERGEN YALÇIN tezahüratları ile sizlere anlatmam haksızlık olur. Zira değinilecek çok daha mühim konular var…
Aylar sonra takımı, hocası ve tribünü bir bütün olan bir Beşiktaş vardı Dolmabahçe’de. Maç öncesi oluşan pozitif hava, maçın ilk dakikalarına da sirayet etti. Beşiktaş, Ole sonrası sahaya dahi iyi dizilmiş, kanatları daha efektif kullanan, merkezi daha öne çıkartan henüz tam anlamıyla olmasa da, geçmişten esintiler veren bir futbol ile başladı. Gökhan’ın sağ bek’e getirdiği enerji, Cerny’nin dikine oyun anlayışı, top ayağına her geldiğinde tribünleri heyecanlandıran Toure ile Beşiktaş bambaşka bir hüviyete bürünmüş. Ndidi’nin yokluğunda ise herkes Demir Ege beklerken, Sergen hoca Salih hamlesi ile tecrübeyi tercih etmiş. Sergen Yalçın’ın tüm bu hamle ve değişiklikleri, Dolmabahçe’de bundan birkaç hafta evveline kadar izlediğimiz o pısırık ve bitkin Beşiktaş’ın yerine, daha pozitif futbol oynayan ve özellikle oyunu ön alana yığan bir Beşiktaş izlememize sebep oldu. Eksikler var mıydı? Tabii ancak oyun, eskiye göre daha pozitifti.
Beşiktaş’ın bu anlayışına Başakşehir sadece geçiş hücumu ile karşılık verebildi. Özellikle kaptıkları toplarda Crespo ve Yusuf ile sürekli geçiş oyunu kovaladı. Topu her kapmalarında özellikle Felix üzerine deplase olarak, oyuncunun ağırlığı ve tek hamleli savunma defolarını kullanmak istediler. Belirli oranda da başarılı oldular. Ancak Süper Lig’in “şampiyon” apoletli takımlarından birisi olan Başakşehir’in, neredeyse maçın tamamına yakınında bu kadar “oynatmamak ve oynamamak” üzerine kurulu oyununu kabul etmek mümkün değil! Tribünde seyircisiz, sahada futbolsuz olan bu tür takımların Süper Lig’e yakışmadığını düşünüyorum. Maça yine Beşiktaş cephesinden bakacak olursak, Beşiktaş’ın özellikle kanat eksikliklerini beklerin, içe kat eden kanatların açtığı koridordan yüksek tempolu bir oyun ile kapatma çabasını izledik. Özellikle Jurasek’in sol çizgiye basan oyunu dikkat çekti. Ancak final paslarını yapamamsı, bu bindirmelerin makyajının eksik kalmasına sebep oldu. Özellikle ilk 45 dakikada kötü tercih edilen her Jurasek topunda, Sergen hocanın yedek kulübesine dönüp hayıflanması, sağlıklı bir Rıdvan’ın kısa sürede formayı kapacağının da habercisiydi.
Günün sonunda, Beşiktaş’ın oyun iştahının yerinde ancak heyecanının ayarsız olduğu, final paslarının ve son top tercihlerinin kötü kullanıldığı, Rafa’nın bedenen sahada, ruhen hala tatilde olduğu bir 90 dakika izledik. Beşiktaş bugün belki kazandı ancak sahada hala oyun aklı eksik bir oyuncu grubu ile karşı karşıyayız. Topu ve oyunu yönlendirecek bir oyuncunun eksikliği ciddi şekilde sorun. Eğer dün sahada bir Sosa ya da Gabriel Sara olsaydı, Beşiktaş’ın atakları bu kadar başı boş ve dağınık görünmezdi. Bir diğer sorun ise, Beşiktaş’ta haddinden fazla tek hamleli oyuncu olması. Felix, Djalo, Jurasek gibi isimler bu konuda en çok dikkat çeken isimler. Topla birlikte üzerlerine yapılan her dripling, ellerinin ayaklarına dolanmasına sebep oldu. Bu sorun çözülmesinin tek yolu, stoperler arasına girip top alacak ve dağıtacak iyi bir 6 numaranın bu takımda istihdam edilmesiyle olur. Bu sebeple Ocak transfer döneminde stoper hattının tamamen değiştirmek maliyetli ve zor olacağından, merkeze yapılacak bu tip bir hamle ile en azından sezon sonuna kadar bu yara pansuman edilebilir.