Beşiktaş’ta kaleci sorununun zirve noktası

Fenerbahçe derbisinde 2-0’lık bir üstünlük, hem de ilk yarının ilk bölümünde. Kulağa kolay bir galibiyet gibi geliyor olabilir ama böyle maçlarda dengeler çabuk değişebilir. 26. dakikada Orkun Kökçü’nün kırmızı kartı, Fenerbahçe’yi yeniden oyuna davet ediyor ve Fenerbahçe bu daveti memnuniyetle kabul ediyor. Aynı pozisyonda teknik direktör Sergen Yalçın da kırmızı kart görüyor. Sonrasında gelen tartışmalı oyuncu değişiklikleri ve kırmızı karta hazırlıksız yakalanan bir oyun planı, eleştirilerin merkezini teknik direktör ve kaptan Orkun’a yöneltiyor.
Ancak biz, Medya Siyah Beyaz ve Kalecinin Gözü iş birliğinde, böyle bir maçta dahi kaleci performansını izole şekilde değerlendirmeyi ihmal etmiyoruz.
Goller genellikle bir hata zincirinin sonucudur. Ancak bir oyuncunun hata yapmış olması, kalecinin de hata yapma hakkı olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle “ama şu oyuncu önce hata yaptı” gibi savunmaları bir kenara bırakarak, kalecinin aksiyonlarını bireysel olarak değerlendirmemiz gerekir.
Bu yazının amacı yalnızca bu maçın eleştirisini yapmak değil; aynı zamanda kaleci oyununun, saha oyuncularından nasıl temelden ayrıldığını anlatmak ve bu konuda taraftar nezdinde genel bir farkındalık oluşturmaktır.
1. Kaleci Nedir?
Basitçe söylemek gerekirse, kaleci topa elle müdahale edebilen tek oyuncudur ve görevi gol yememektir. Ancak kalecilik bu tanımın çok ötesinde bir roldür. Kaleci, bir takımın özgüvenidir; savunma oyuncularına güven aşılamalıdır.
“Eğer rakip beni geçerse kesin gol olur” düşüncesi, savunmacı üzerinde bilinçli veya bilinçsiz baskı yaratır. Kaleci, takım arkadaşlarının zihninde şu düşünceyi yerleştirmelidir:
“Beni geçse bile, arkamda bir duvar gibi duran kalecim var.”
Bu iki yaklaşımın sahadaki yansımaları çok farklıdır. Ne yazık ki Beşiktaş savunmasında şu an ilk düşünce hâkim.
Ayrıca bir kalecinin görevleri şunları da kapsar:
Oyun kurulumu
Ceza sahası hâkimiyeti
Duran toplarda savunma dizilimini yönetmek
Ve elbette en temel görev: gol yememek
Kaleci, sahadaki gayriresmî kaptandır. Sadece bireysel değil, takımın tüm savunma organizasyonunun doğru işlemesinden sorumludur.
2. Özgüven
Kalecilikte özgüven olmazsa olmazdır. Sahaya güven veren bir duruşla çıkmak, takımın geri kalanına da istikrar sağlar.
Beşiktaş’ta şu an en büyük eksiklik tam da bu noktada. Sezon başından beri performansını eleştirdiğimiz Mert Günok, mental olarak zayıflıklar gösteriyor. Fakat tüm formsuzluğuna rağmen hâlâ Türkiye’nin en iyi yerli kalecisi konumunda.
Ersin Destanoğlu ise sadece formsuz değil; mental olarak sahada yok. Yan toplarda hatalı çıkışlar, oyun kurulumunda yanlış tercihler, refleks eksikliği, pozisyon hataları… Ersin’in şu hâliyle kaleyi koruması tam anlamıyla bir risktir.
3. Rotasyon ve Rekabet Eksikliği
Sezon başında söylediğimiz gibi, kalede bir rotasyon şarttı. Ersin’e bir şans verilmeli, Mert’e de bir uyarı yapılmalıydı. Galatasaray maçından sonra teknik heyet Mert’i kamuoyu önünde savundu, sonraki maçta da kalede yer aldı. Ancak sonrasında aniden değişiklik yaşandı: Ersin ilk 11’deydi.
Genç kaleci ilk maçta fazla zorlanmasa da fiziksel ve zihinsel olarak hazır olmadığını açıkça gösterdi. İkinci maçta yine şans buldu, bu anlaşılabilir bir karar olabilir. Fakat bu maçta da isteksizlik ve özensizlikle dikkat çekti.
Biz önceki yazımızda açıkça söyledik: Kaleye transfer şart. Ancak o ana kadar tek seçenek var: Mert Günok.
Derbiden önce Ersin’in 11’de olduğunu gördüğümde şaşırdım. Bu karar ciddi soru işaretleri doğuruyor:
Mert’i bu kadar savunan teknik ekip neden rotasyona gitti?
Rotasyon doğruydu ama Ersin iki maçta da kötüydü. Neden vazgeçilmedi?
Süper Lig seviyesinin altında kalan bir performansa rağmen neden Ersin derbiye çıktı?
Bu kararın performansa dayalı olmadığı şüphesi güçleniyor.
4. Üç Golde Üç Hata!
Her golde Ersin’in doğrudan hatası var.
İlk golde kısa direk kapalı, orada zaten savunmacı var. Ersin de orada. Ancak uzun direği tamamen boş bırakıyor. Şut bloklanıyor, dönen top Ersin’in bacak arasından ağlara gidiyor.
Bu tarz pozisyonlar zordur. Ancak Ersin’in yaptığı iki net hata var:
Kale ortasında durması gerekirken kısa direğe yaslanıyor.
Pozisyon almakta çok yavaş kalıyor. Yeniden konum almak için üç küçük adım atıyor ve bu seviye için çok yavaş.
İkinci golde hatalı bir degaj yapıyor, top doğrudan Fenerbahçe’ye gidiyor. Sonrasında ise rakip şut hazırlığına geçtiğinde sağa doğru eğiliyor, yani top daha atılmadan yön tahmini yapıyor. Top solundan ağlara gidiyor ve tepki vermiyor.
Bu seviye için kabul edilemez bir refleks.
İlk yarı 2-2 bitiyor. Kalecinin görevi burada skoru korumak ve devre arasına takımını taşımak olmalıydı.
Üçüncü gol ise tam bir felaket. Ndidi’nin kötü pası ve Emirhan’ın hatalı kararı sonrası top havalanıyor.
Ersin bir adım öne çıkıyor, sonra çizgiye geri dönüyor. Ne için? Çıksan topu yumruklarsın, çizgideysen bari zıpla! Ancak ne çıkıyor ne de zıplıyor.
Ederson, Trabzon’a karşı benzer bir pozisyonda ne yapılması gerektiğini göstermişti.
Bu pozisyonda kalede kaleci yoktu. Adeta maç bileti almış biri sahada dolaşıyor gibiydi.
Yorumcunun bağırarak Ersin’in adını söylemesi bu gerçeği değiştirmez. Yaptığı kurtarışların hiçbiri özel değildi. Türkiye’de altyapı nasıl işliyor bilmiyorum ama bu pozisyonları 16 yaşındaki herhangi bir kaleci de kurtarırdı.
Sonuç olarak iki yol kaldı:
Mert, yeni transfer gelene kadar kaleyi korur; genç kaleci yedek olur.
Genç kaleciye şans verilir, Mert yedek kalır.
Ama her iki senaryoda da net olan şu: Ersin artık kadroda dahi olmamalı.
Ersin’in yeniden kadroya alınması, benim kişisel görüşüme göre ya Beşiktaş’a yönelik bilinçli bir sabotajdır ya da teknik heyetin kalecilikten zerre anlamadığını gösterir. Eğer gerçekten bu seviyede bilgi eksikliği varsa, kaleci antrenörünün de sorgulanması gerekir.
Kapanış
Şunu söylemeden edemeyeceğim:
Yabancı bir kaleci, Ersin’in son üç maçtaki gibi oynasaydı, herkes “yatarak para kazanmaya gelmiş” derdi. Ben de Ersin için aynısını söylüyorum: Ersin yatarak para kazanmaya alışmış.
Saygılarımla,
Mustafa Otag | Kalecinin Gözü


















