ÇIZIK

Bakmayın siz yeni nesile, eskiler “çizgi” demezdi, onun adı “çızık” tır.
Sergen hoca dün Djalo-Ndidi-Orkun ve Rafa’dan oluşan bir ÇIZIK attı Beşiktaş takımının tam da omurgasına. Haftalardır anlatmaya çalıştığımız, üzerinde durduğumuz asıl mesela tam olarak bu işte. Beşiktaş artık Beşiktaş gibi oynamaya başladı.
Ole zamanında üzerinde durulan konulardan bir tanesi de, “Beşiktaş geçiş oyunu oynamaz” ya da “Beşiktaş set hücumu oynar” tartışmasıydı. Aslında doğru olan, tespit şu olmalı, Büyük takım oyunu, geçiş oyunu ya da set hücumu değil, doğru oyun vardır. İşte Beşiktaş, artık doğru oyunu oynuyor. Takım omurgası denilen olguyu, Sergen Yalçın kısa sürede oturtmuş. Djalo’nun topla çıkışları, Ndidi’nin rakip alana attığı delici koşular ve Orkun ile Rafa’nın ileride yaptığı çapraz koşular ile rakip defansın dengesini bozması, Cerny ve Bilal’in içe etkili koşular atmasının temel sebebiydi.
Böylece Rafa’dan alınacak verim de en üst seviyeye çıkmış oluyor. Geçen sene Rafa, topu kendi yarı sahasından alıp, rakip ceza alanına attığı derin ve toplu koşularla sonuca gidiyor ve maç maç bize resital seyrettiriyordu. Ancak fizik olarak bu yaştaki bir oyuncunun bu yüksek performansı hemen hemen her maç sergilemesi pek de mümkün görünmüyor, o sebeple Orkun ve Ndidi ile Rafa’nın bu top taşıma yükünü hafifletti Sergen Yalçın. Tabii bu oyunun oynarken gerideki uyum da çok önemli. Emirhan – Djalo ikilisi bu noktada gayet uyumlu oynadı. Emirhan’ın hırsı, Djalo’nun da alan bilgisi ve topu oyuna doğru sokuşları, orta alanın da yükünü almış oldu. Dediğim gibi, doğru oyun her zaman geçerli olandır. Topa fazla sahip olmak ya da toptan bir hayli uzak kalmak tek başına bir şey ifade etmez. Beşiktaş, ilk 45 dakikada yüzde 41 topa sahip olsa da, yarattığı gol beklentisi 1.49 oldu.
İkinci devre, Kocaelispor’un oyuna önde başlaması, ve Djalo’ya yapılan topsuz baskı, Beşiktaş’ın oyunu Emirhan üzerinden kurgulamasına sebep oldu. Bu da, ilk 45 dakikada geriden oyunu kurarak merkezde domine eden Beşiktaş’ın hücum setlerine olumsuz yansıdı. Kocaelispor’un Beşiktaş’ı Emirhan üzerinden oyunu kurmaya yönlendirdiği dakikalarda Ndidi’nin stoperlerin arasına girmesi ve o baskıyı kırması gerekirken, Özellikle 45-60 arası bunu yapamadılar. Abraham’ın sakatlığı sonrası Jota’nın sol kanada geçmesiyle Toure en uca geçti. Fakat bu sefer de sol kanatta dinamizm bir anda yitirildi.
Futbol, günümüzde daha çok fizik gücüne dayalı oynanan atletik bir spor hüviyetine büründü. Jota’nın, Toure’nin aksine sergilediği durağan oyun, hücum aksiyonlarında sadece Cerny’nin ayağına bakan bir Beşiktaş izlememize sebep oldu. Bu tarz durumlarda tıpkı Ghezzal gibi Cerny’nin ters ayaklı oluşu ve sol kanatta denenmesi, Cengiz hamlesiyle her iki kanatta da şut vasıfları yüksek iki isimle sahada olmak anlamı taşıyabilir. İlerleyen haftalarda Sergen hocanın çaresizlikten bunu denemesi de muhtemeldir. Çünkü Beşiktaş sol kanatta hakikâten ÇARESİZ!
TFF’ye de birkaç söz etmeden geçmek olmaz! Yıllar önce sırf bir bankaya müşteri toplamak adına yapılan ve adına “e-bilet” denilen yasal haraca göz yumdu milyonlarda taraftar. Amaçları sadece haftada 90 dakika da olsa gönül verdikleri takımı izlemek ve kulüplerinin yanında olmaktı. Bu insanların önce her geçen sene artan ve adına aidat denilen yasal haraçla yıllık 800 lirasına göz koydunuz, sonra eğitimsiz hakemlerinizi, liyâkatsız atamalarınızla maçlara yolladınız ve ligin seyir zevkini yerle bir ettiniz. Milyonlarca dolar sponsorluklar, altınızda en kallavi arabalar, Türk futboluna, altyapıya gram katkınız olmadan yıllar geçirdiniz. Şimdi kalkmış 2025 yılında insanların en temel hakkı olan “spor müsabakası izleme” haklarını ellerinden alıyorsunuz. 13 blok ceza vermenin altında yatan tek neden “Hakem ne oluyor oran buran oynuyor” sözü olmasa gerek! Öyleyse bilinç altınızda yatan Beşiktaş nefretinin sebebini açıkça söyleyin de dost da düşman da net bir şekilde belli olsun. Size kocaman bir YAZIKLAR OLSUN!